Monday, August 31, 2009

Neredeyse hergun tekrar eden diyalog:
-Giray:(Trene adim atar atmaz) Pencere kenari, pencere kenari
(Tren oldukca doludur, Istanbuldaki otobuslerin dolulugu ile kiyaslanmaz elbette)
(Bos bir yer bulunur ve her zaman oldugu gibi , oturanlar capraz oturmuslardir, Giray pencere kenarina oturtulur zorla ama baslar mizmizlanmaya)
-Giray:Elini ver anne (Kenarda oturan kisiye rahatsizlik vermeden el tutulmaya calisilir
yada
Girayin yaninda oturan kiseye yer degistirilmesi icin rica edilir
Cogu zamanda durmaksizin yanima otur anne mizmizlanmalariyla gecen
15 dakikalik yolculuk anneye saatler kadar uzun gelir

Ve bugun yarim saat meyve suyu diye avazin ciktigi kadar bagirarak aglaman.. Senin niye agladigini anlamayan insanlarin uzerimdeki garip bakislari, gerci bir cogu taniyor artik bizi, nede olsa hergun ayni treni paylasiyoruz.Boyle davrandiginda ne kadar uzuldugumu soyledim sana ama anladin mi bilmiyorum.Istasyondaki butun tuzaklardan :kiosk, lolipop,kirtasiyeler, otomatik yiyecek makinalari, nefret ediyorum. Sanki onlar olmasalar etrafta hersey daha guzel olacak.Gerci sonunda anlasildi ki senin derdin meyve suyu degildi, o kadar yorgundun ki, duygularini ve kendini kontrol edemiyordun, meyve suyu sadece bahaneydi, beni kucagina al anne cok yorgunum deyince anlasildi hersey, omuzumda uyuyakaldin.Ah be melegim, yarim saat boyunca aglayacagin yerde bana yorgun oldugunu soylesen, hem benim sinirlerim bozulmazdi, hem sen uzulmezdin.Ne zaman ogreneceksin, duygularini kontrol edip, gercekten hissettiklerini soylemeyi, cok mu sey bekliyorum senden kucuk adamim benim?